Üç kedimiz var: Kaya, Beyak ve Kıyçıl. Beyak (Beyaz renkli
olması ve mırnak diye miyavlaması vesilesiyle bu adı aldı) 2 yaşını geçkin, 5
kiloya yakın, evin ilk göz ağrısı ve sanırım biz de dahil evin en aklı başında
canlısı. Kaya (asıl adı ve rengi kara ve
fakat "r" harfinde sıkıntı yaşayan arkadaşlar için biraz yumuşatılmış
haliyle zaman içinde Kaya halini aldı), Beyak belli bir olgunluğa eriştiğinde
ona arkadaşlık etsin diye 2 aylıkken, sütten kesilince, ev sakinlerine dahil
olan ikinci kedi. O zamanlardaki zayıf ve güçsüz halini bilenler için şu an 5
kiloyu geçkin hali oldukça şaşırtıcı. Kıyçıl (Kırçıllı renkleri ve
"r" harfinin azizliği olmaksızın bu ismi aldı) ise aramıza yaklaşık
bir ay önce katıldı. Kendisini sokakta yürürken keşfettik ve aile üyeleri
arasına dahil etmek istedik. Çünkü haddinden fazla sevimliydi ve kendini, haşin
sokak kültüründen koruyabilecek zekadan yoksun gibi görünüyordu (tabii biz öyle
düşünmek istemiş de olabiliriz). Temiz tüyleri ve cana yakın halleri bir ev
kedisi olduğu izlenimini bırakıyordu zira bu tavrı eve ve ev ahalisine uyum
sağlamasını oldukça kolaylaştırdı. Tahmin ettiğimizden daha kısa bir sürede ve
az çatışmalı olarak Beyak, Kaya ve Kıyçıl birbirlerini benimsediler, birlikte
oynadılar, uyudular...v.s
Şu an yaşadığımız zemin kattaki eve altı ay önce taşındık. Beyak
ve Kaya'nın daha önce yaşadıkları ev üst katlarda olduğu için, kediler evin
geniş balkonunda, tabiri caizse, istedikleri gibi at koşturabiliyorlardı. Yeni
evimize ilk yerleştiğimizde ise eşimle birlikte bir karar aldık: Balkonların
yerden 2 metreyi bulan yükseklikleri göz önünde bulundurularak kedileri
kontrollü bir şekilde sokağa alıştıracaktık. Nitekim evdeki hesap çarşıya
uymadı. Her ne kadar sokak kedileri olsalar da, çocukluk ve olgunluk çağlarını
evde geçiren kediler sokak hayatına adapte olmakta zorlandılar. Bir çok
denemeden sonra, evin hemen önündeki cadde, hızla geçen arabalar ve sürü
halinde dolaşan köpekler denklemini de işin içine kattığımızda bu denemelerden
vazgeçtik. Ancak kedilerin dışarıdaki hayata olan ateşlerini söndürmek mümkün
olmadı, bu yüzden mutfak kapısından çıkılan balkonun tüm yüzünü, sağ olsun
babam ve eşim tahtalar ve tellerle devasa bir kafese dönüştürdü. Kedilerimizin
sokakla olan temasları bir nebze de olsa sağlanmış oldu. Mama kapları ve kaka
kutusunu yerleştirdiğimiz balkon, kedilerin uğrak mekanı haline gelmekle
birlikte dışarıda yaşayan çok sayıda ziyaretçinin de ilgisini çekti. Dışarıda
oluşan kedi kalabalığına ve ara sıra ziyarete gelen köpeklere de mama ve su
hizmeti vermeye başladık. Balkondaki yaşam, dışarıdaki ve içerideki hayvanların
bazen hırlaşmaları bazen bakışmalarıyla heyecanlı bir hal aldı ve böyle sürüp
gitti.
Ayları bulan bu süreçte başımıza neler gelmedi ki... Gelin
görün ki, kedi günlükleri adı altında bu hikayeleri yazmak henüz aklına gelmiş olan
ben, kediler ve kedilerin evdeki yaşantısı hakkında bir ön bilgi verip, dün
gece yaşadığımız olayın girizgahını yapmak istiyorum. Sonuca ulaşabilirsem ya da
ulaşabilirseniz ne mutlu...
Dün gece geç saatlerde, yatmak üzere seremonilerimizi
gerçekleştirirken, eşim kahkahayla ağlama arası bir ses duyup hızla salona
gidip bir göz attı. Bazı zamanlar Kaya ve Kıyçıl oynarken oyunun dozu biraz
kaçıyor ve Kaya iri cüssesiyle henüz altı aylık olan yarı boyundaki Kıyçıl'ın
canını yaktığında Kıyçıl'dan miyaklamalar duyuyoruz. Öyle durumlarda müdahale
edip ortamı sakinleştirmemiz gerekiyor. Yine böyle bir rutin olduğunu düşünüp
seremoniye devam ettik ve ışıkları söndürüp yataktaki yerlerimizi aldık. Ondan
öncesinde eşim su almak için mutfağa gidip döndüğünde Beyak'ın Kıyçıl'ı
kovaladığını söyledi ancak Beyak evin en aklı başında canlısı olduğu için, ona
bir zarar vermeyeceğinden emin olarak kafalarımızı yastığa huzurla bıraktık. Uykuya
dalmak üzereydik ki derin bir kedi çığlığıyla yerlerimizden fırladık. Kıyçıl mı
çığlık atıyor, ki hiç böyle bağırmazdı, Beyak'la Kaya mı kavga ediyor diye uyku
sersemi yaşadığımız düşünce kaosunun arasında, karanlığın içinde koşturan kedi
silüetlerinin peşine düştük. Çığlık ve koşturmalar devam ederken, takibimiz
yandaki küçük odada son buldu. Işığı yaktığımız gibi eşim, canını dişine takmış
av peşindeki Beyak'ı ensesinden bastırıp durdurdu ve bana Kıyçıl'ın koltuğun
arkasına saklandığını söyledi. Koltuğun arkasına eğildiğimde ise Kıyçıl' değil,
dışarıda balkon kapımızın önünden ayrılmayan ve Çığırtkan adını verdiğimiz
küçük kediyi gördüm. Balkonun incecik çıta aralıklarından minicik cüssesini
sığdırarak geçmeyi huy haline getirmiş olan Çığırtkan, çok korkak ve zayıfçık
bir kedi yavrusu olduğundan, kendisine herhangi bir kedi veya köpek yaklaşmaktığında,
kendini korumak adına basıverir çığlığı. Çok zaman gecenin bir yarısı bu
çığlıklarla uyanmışlığımız vardır ancak ilk defa, azman kedilerimizi hiçe
sayarak evin içine kadar girecek cesareti göstermiş olmasına inanasımız gelmedi
nedense. Bir yanda Kaya bir yanda Beyak kendi çöplüklerini koruma iç güdüsüyle
dışarıdan gelen bu yabancıya temkinli ve saldırganca yaklaşınca, ufacık hayvan
korkudan her zamanki gibi basıveriyor çığlığı.. Oradan oraya yapılan
koşturmacalara biz de eklemleniyoruz ve evin içinde dört dönmece bir süre daha
devam ediyor. Son olarak salona vardığımızda, Kıyçıl'ın koltuğun üstünde korku
dolu bakışlarının arasında koltukların altına gizlenmiş Beyak'a, Kaya'ya ve
Çığırtkan'a ulaşmaya çalışıyoruz. Eşim Kaya'yı yakalayıp dışarıya çıkarıyor ve
bana kapıyı kapatmamı söylüyor. Ben de uyku sersemliği ve yaşadığım şokun
etkisiyle bana verilen direktifleri yerine getiriyorum. Ardından Beyak'ı
yakalıyor ve dışarı çıkarıyoruz derken bir de bakıyoruz Kaya içeride,
koşturmaca baştan başlıyor derken, koltuğun altında bana bakmakta olan Kaya'yı
patisinin ucundan yakalayıp kendime doğru çekip kavrıyorum ve nihayet Çığırtkan
hariç kedilerin hepsini salonun dışına çıkarıyoruz. Balkonun kapısını açıp
Çığırtkan'ı oradan çıkartabilmek için yüreklendirici çeşitli hareketler
yapıyoruz ve sonunda iq'su oldukça yüksek olan hayvancık koşarak balkondan
çıkıyor. Balkon kapısını kapatıyor ve gecenin bir yarısı, yataktan fırlayarak
başlayan bu maceranın gerçekliğini sorgulamak istercesine birbirimize bakıyoruz.
Salonun kapısını açıp başarımızın verdiği gurur ve sûkunetle yatak odasına
doğru yollanırken kedilerin hiçbir şey olmamış edalarının arasından geçip koridor
boyunca uyumak için ilerliyoruz. Yastıklara kafamızı koyduğumuzda bir süre
olayı kritize edip uykuya dalıyoruz.
Hayvanlarla yaşadığımız maceralı günler artık sıradan olaylarımız
halini almaya başladı demek isterdim ama gün geçmiyor ki şaşırtıcı bir başka
olayla daha karşılaşmayalım. Bundan sonrasında nelerle karşılaşacağımız meçhul,
zira evinizde bir hayvanla birlikte yaşıyorsanız ve hatta bu bir kediyse ve hatta evin sahibi
aslında oymuş ve siz orada tesadüfi bulunuyormuş hissine kapılıyorsanız neden
bahsettiğimi çok iyi anlıyorsunuz demektir. Daha nice serüvenlerde buluşmak
dileğiyle...