3 Şubat 2015 Salı

İçimden Kurtlar Göçüyor

Kısa bir serzeniş, ince bir ahkâm, sessiz çığlık, çaresiz isyan... Açıklıyım:
Gıyç ergenlik konseptine koşar adım girmiş bulunduğundan, çanta ceket ne varsa üzerine attırma derdinde. Gözümüzün içine baka baka, sanki esas amaç dişi bulmak için koku bırakmak değil biz bunalıma girelim diye attırmak, totosunu titrete titrete attırıyor. Kısırlaştırıcaz elbet, ama henüz yaşı gelmedi.
Öte yandan Beyak, ishal durumda. Öyle böyle ishal değil, kumundaki saf sıvı göl bir kenara, kumunun etrafında damla damla bir dünya kakamsı ıslaklık söz konusu. Dayanılmaz olan, bu ıslaklıklara uzun olan kuyruk tüylerini bol bol sürtmüş, ve o ıslak kakalı kuyruğu eşliğinde evin içinde (rahatsızlıktan olsa gerek) atarlı deparlı koşturmalar yapmaktaydı fark ettiğimizde. Beyaz kuyruğunun görünüşünü gözlemlemiş olarak edebî formatta izah etmek gerekirse, "Hiç bir ishal, hiç bir kedide böyle iğrenç durmamıştır..." Yarın veterinere gideceğiz elbet, ama daha bitmedi...
Gaya, daha önce de "sinek yemekten büyük ihtimal" şeklinde başladığına ihtimal verdiğimiz kurtlarla olan imtihanına tekrar başlamış durumda. Her ne kadar iç parazit - dış parazit düzenli ve istikrarlı icra ediliyor olsa da, kendisinin totosundan durmaksızın kurtlar dökülmekte. Biz siliyor temizliyoruz, o daha da fazlasını üretiyor...
Garip olan ise, ne Beyak ne Gaya en ufak bir halsizlik, hastalık, yorgunluk belirtisi göstermemekteler. Ama evi kurt, bok ve sperm sarmış durumda... Kurşun döktürme kararı aldık, zira onca kedi besledik, hatta Gaya ve Beyak bunca yıldır hiç hasta olmamışlardı eski evimizde. Bilimsel olarak ise, güneş almayan zemin katın dez avantajları demekteyim...
Hakkımızda hayırlısı.